Güncel

BU ÜCRETLERLE, BU VERGİLERLE GEÇİNEMİYORUZ!

BU ÜCRETLERLE, BU VERGİLERLE GEÇİNEMİYORUZ!

ÜCRETLERİMİZ ARTSIN, VERGİ YÜKÜMÜZ AZALSIN!

DİSK Trakya Bölge Temsilcisi Salim Şen yazılı bir açıklama yaparak,  emekçilerin bu ücret ve vergilerle geçinemediğini belirterek, ücretlerin artmasını ve vergi yükünün azalması gerektiğini belirtti.

Şen’in açıklaması şöyle;

 

Ülkeyi yönetenler ekonomik krizi inkar ediyor “kriz yok” diyor. “Yaşanan ekonomik sıkıntılar psikolojiktir” diyorlar, “ekonomi uçuşa geçti” diyorlar… Fakat bizler için geçinmek her gün daha zor hale geliyor. İşçilerin emekçilerin ekonomisi değil, işsizlik ve zamlar uçuşa geçiyor.

İşsizlik, cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırıyor! Genç işsizler ordusu büyüyor. TÜİK verilerine göre her dört gencimizden birisi işsiz! Büyük kentlerde her üç genç kadından birisi işsiz! İşsizlik ciddi oranda artarken, her evin sorunu haline gelirken ülkeyi yönetenler ne yapıyor? İşsizlik fonunu sermayeye yağmalatıyor. İşsizlerin “geçinemiyoruz” çığlıkları yükselirken, işsiz işçilere ait 8,7 Milyar TL teşvik adı altında işverenlere aktarıldı. Aynı dönemde yapılan işsizlik ödemesi ise 5,7 milyar TL’de kaldı. Bu da yetmedi, 130 Milyar TL’yi aşan İşsizlik Sigortası Fon kaynaklarının yüzde 92’den fazlası, enflasyonun altında faiz oranlarıyla devlet tahvillerine yatırıldı. İşsiz işçilerin parası çarçur edildi. Bu da yetmedi, kıdem tazminatının fona devredilmesi ve Bireysel Emeklilik sisteminin fona devredilmesi gibi dayatmalar, IMF ile iktidar tarafından gündeme getirildi. Bizler burada bir kez daha ilan ediyoruz. Kıdem tazminatımıza elinizi uzatmaya kalkmayın. Sizi akıl hocanız IMF bile kurtaramaz.

Bizler krizle boğuşuyoruz, çarşı-pazarda fiyatlar uçuyor, memleketin ekonomi bakanı çıkıp “enflasyon düştü” diye övünüyor. Elektrik, su, doğalgaz faturalarımız zamlarla her gün kabarıyor, faturalar belimizi büküyor. Yıllardır büyümeden pay alamayan işçi sınıfı zamlarla ve vergilerle krizin faturasını ödüyor. Gelir dağılımı her geçen gün bozuluyor. En tepedeki yüzde 1, tüm gelirin neredeyse dörtte birini alıyor. Türkiye, OECD ülkeleri içinde, Meksika ve bugün emekçilerin ayağa kalkışına sahne olan Şili’nin ardından gelir dağılımın en bozuk olduğu üçüncü ülke olarak zirveye oynuyor.

Peki, bütün bu gerçekler karşısında Türkiye’yi yönetenler ne yapıyor dersiniz? En iyi bildikleri işi yapıyorlar, IMF’nin Eylül 2019’da yazılı olarak istediğini yapıyorlar. “Bundan sonra ücretleri gerçekleşen enflasyon kadar değil hedeflenen enflasyon kadar artıracağız” diyorlar. Önümüzdeki sene için hedefledikleri enflasyonu da yüzde 8 olarak açıklıyorlar. Yani milyonlarca işçinin, asgari ücretlinin, emeklinin, kamu çalışanının ücretini, “ben ne kadar istersem o kadar arttıracağım” diyorlar…

Evlerimize gelen faturalar yüzde 8 değil, en az yüzde 50 zamlandı. Pazarda, markette gıda ürünleri yüzde 8 değil, en az yüzde 30 zamlandı. O halde ücretlerimiz neden gerçek enflasyon oranında değil de hedeflenen enflasyona göre artsın?

Yıllardır “ekonomi büyüdü” diye övünüp, büyümeden payımızı verdiler mi? Vermediler. Vermedikleri için gelir eşitsizliği arttı. Ama yine de sömürüye doymadılar. Kriz kapıya dayandığında da işçilerin alım güçlerini düşürecek ücret politikalarını dayatıyorlar. Ücretlerimizi sürekli olarak aşağıya çekmenin yollarını arıyorlar. Yaz aylarında kamu emekçilerine ve kamu işçilerine dayatılan yüzde 3’lük, yüzde 4’lük zamlar bu politikaların bir yansımasıdır. Taşerondan kadroya geçirildiği iddia edilen işçilere dayatılan yüzde 4+4 ücret artışı ve özgür toplu sözleşme hakkının gaspı yine bu politikaların bir yansımasıdır.

Biz işçi sınıfı ve tüm emekçiler olarak bu sefalet politikalarını kabul etmiyoruz. Bu ülkede üretilen her şeyi, işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler olarak bizler üretiyoruz. Ürettiğimiz toplam değerin hakça paylaşılmasını istiyoruz! Hakça paylaşım için dişe diş bir mücadele sürecinin başladığını buradan ilan ediyoruz.  Aralık ayındaki asgari ücret görüşmeleri bu mücadelemizin en önemli ayaklarından biri olacak. Ülkemizde 10 milyon civarında işçi, asgari ücret altı ve asgari ücretin yüzde 10 üstü civarında ücret almaktadır. Daha da önemlisi asgari ücret bu ülkedeki tüm ücretleri belirleyen en önemli göstergelerden biridir.

Bu yüzden asgari ücret mücadelesi işçi sınıfının tamamı için insanca ücret mücadelesidir.

İnsanca ücret mücadelemizin bir diğer ayağı ise başta metal işkolunda olmak üzere devam eden grup toplu iş sözleşmesi süreçleri olacak. İşverenlerin alabildiğine serbest olduğu, ancak işçilerin grev ve örgütlenme yasaklarıyla kuşatıldığı bir süreçte örgütlü metal işçilerimizin iradesini güçlendirmek için omuz omuza mücadele vereceğiz. Benzer şekilde, yüzde 4+4 sefalet ücretlerine mahkûm edilen ve toplu pazarlık ve grev hakları iki yıldır gasp edilen eski taşeron işçilerinin 2020 yılındaki toplu sözleşme süreçlerine omuz omuza hazırlanacağız. İşyerlerinde olacağız, sokaklarda olacağız, meydanlarda olacağız ve bizi yoksulluğa mahkum etmeye çalışanlara kol kola meydan okuyacağız!

Önümüzdeki günlerde bizi başka bir mücadele alanı daha bekliyor. O da 2020 yılı bütçe görüşmeleri. Bu işçi sınıfı için neden önemli? Çünkü bu ülkede devletin topladığı vergilerin dörtte üçünü biz ödüyoruz. Her türlü tüketimimizden alınan, zenginden de yoksuldan da eşit alınan, dünyanın en adaletsiz vergisi olan dolaylı vergiler toplam vergi gelirlerinin üçte ikisi olmuş. Doğrudan vergilerin de çok büyük bir bölümünü işçiler, emekçiler ödüyor. Ve buna rağmen iktidarın ekonomiden sorumlu bakanı çıkıyor, “Vergiyi tabana yayacağız” diyor. Bu kabul edilemez. Vergiyi zaten taban ödüyor, biz ödüyoruz, işçiler, emekçiler ödüyor.

Vergiyi tabana değil tavana yayın, tavana! Elinizi cebimizden çekin, vergi gelirlerini artırmak istiyorsanız kar ve faiz gelirlerini, serveti vergilendirin diyoruz. Biz vergide adalet istiyoruz!

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak, Dünya Bankasının hazırladığı İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde son iki yılda 60’ıncı sıradan 33’üncü sıraya yükseldiğimizi duyurdu. Bu hiç de övünülecek bir yükseliş değildir. Çünkü bu yükseliş emeğin haklarının gaspı ile sağlanmıştır. Bu yükseliş çalışma yaşamında daha az kural ile, daha az hukuk ile, patronlar için daha az vergi ile, işçiler için daha az örgütlenme ile, daha fazla esneklik ile, maliyet artmasın diyen önlenmeyen iş cinayetleriyle sağlanmıştır. İş Yapma Kolaylığı Endeksinde ülkemizin yükselişi madalyonun bir yüzüdür. Aynı madalyonun diğer yüzünde Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun Küresel Haklar Endeksinde ülkemizin işçiler için en kötü 10 ülke arasında yer alması bulunmaktadır.

Önümüzdeki dönem yükselteceğimiz “İnsanca Ücret, Vergide Adalet” mücadelesinin startını bugün burada hep beraber veriyoruz. Yapacak çok işimiz, yürüyecek çok yolumuz var.

Zamlara dur demek için, insanca yaşanacak bir ücret için, vergide adalet için, örgütlü örgütsüz tüm işçileri, tüm emekçileri, tüm emeklileri, işsizleri, gençleri, kadınları, tüm halkımızı DİSK’in bu mücadelesine güç vermeye çağırıyoruz.

 

 

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL