DSP Keşan eski ilçe başkanı ve DSP Üyesi Yusuf Nalbantoğlu, yaptığı yazılı bir açıklama ile DSP Genel Merkezi’ni sert bir dille eleştirdi.
Nalbantoğlu’nun açıklaması şöyle;
Önce, sayın Önder Aksakal’ın yerden göğe kadar katıldığım şu sözünü zikredeceğim: “BİZ HER YER DE KENDİ ADAYLARIMIZLA SEÇİME GİRECEĞİZ!”
Şimdi de, DSP’ye son anda o da adaylık başvuruları reddedilince ve sadece üye olarak değil üstelik başkan adayı olarak girenlerin ne kadar DSP adayı olduğunu vicdanen sorgulamanızı isteyeceğim. Demek ki, birçok arkadaşımız için DSP üyesi olmak için yıllar yetmezken, bazıları için bu bir çırpıda halloluveren bir iş imiş…
Bu durumda akla gelen bir soruyu da sormadan edemeyeceğim: Acaba bu kişiler DSP’ye gelip biz aday olmak istiyoruz mu dediler yoksa DSP bunların ayağına giderek DSP’den aday olmaları için dil mi döktü?
İkinci ihtimali düşünmek bile istemiyorum, ama durum oysa yani talepte bulunan DSP Yönetimi ise, o taktirde orta da ne DSP ne de ilkesi kalmış olmuyor. O zaman bu arkadaşlardan bir beyan talebinde bulunmak anlamsızlaşıyor çünkü “siz geldiniz ve sizden aday olmamızı istediniz, şimdi de size bir de ne kadar has DSP’li mi olduğumuzu göstereceğiz?” diye sorduklarında maalesef verecek bir cevap kalmıyor. O yüzden, onların gelip başvurduğunu varsayalım şimdilik.
Bu durumda:
DSP PM ve İl Başkan’larının ortak toplantısında alınan kararlar gereğince, CHP ve diğer partilerde aday olamayanların DSP’ye girmeleri ve aynı yerlerden bu sefer DSP’nin adayları olarak yer alanların -kamu oyunu tatmin edecek şekilde -Demokratik Sol Parti’nin ilkelerine uyduklarını beyan etmeleri gerekir.DSP Parti Meclisi’nin aldığı karara sahip çıkması ve bu arkadaşlardan bunu istemesi gerekir. Bu yapılmadığı taktirde DSP’ye 12’ye 5 kala son anda başkan adayı olarak duhul olanlar DSP ilke ve kararlarına değil, PM ve İl Başkanları olarak asıl sizler onların karar ve düşüncelerine biat etmiş olacaksınız.
Demokratik solcuların vicdanının sizin bu biat tavrınızı kabullenmeleri asla mümkün değil. O yüzden bu konuları açıklığa kavuşturmak başta PM olmak üzere bu süreçte etkili olmuş olan bütün DSP yöneticilerinin birinci derecede sorumluluğudur.
Demokratik Solcu kamuoyunu rahatsız eden şu noktalara da ayrıca tatmin edici bir açıklama getirmeniz gerekir.
1-Mustafa Sarıgül, Celal Doğan ve diğerlerinin geçmişte yaptığı işlerden ve demokratik sol partiyi aşağılayan sözlerinden ötürü PM’de değerlendirilmesi yapıldı mı? Eğer yapıldıysa, Sarıgül’ün daha önce DSP’ye yaptığı hülle ve Celal Doğan’ın DSP’yi ve Ecevit’i faşist olarak görmesi konusunda PM’nin değerlendirmesi ne oldu?
2-Bu kişilerin aday olduğu yerlerde ki DSP adayları ne oldu? Bu arkadaşlar bu kişilerin DSP’ye kendilerinden daha layık olduğuna nasıl inandırıldı? Bu arkadaşlara kendilerinin yerine talip olan bu kişilerle demokratik bir yarış yapma olanağı tanındı mı? Örneğin CHP adaylarını parti meclisinde oyladı ve fazla oy alanlar aday oldu. DSP PM toplantısında Sarıgül ve Celal Doğan’ın karşısına çıkarılan adaylar ve bir oylama oldu mu?
3-Merkez Disiplin Kurulu’nun Sarıgül, Celal Doğan ve diğerleriyle bir görüşmesi oldu mu? Merkez Disiplin Kurulu yapılan işlerin DSP Tüzüğüne uygun olarak gerçekleştirildiği kanaatinde midir?
4-DSP’ye bu kişilerin katılmadan ve katıldıktan sonra yaptıkları bağış veya diğer yollarla yaptıkları parasal katkıları var mı? Varsa bunu parti sitesinde ilan etmeyi düşünüyor musunuz?
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)