Köşe Yazısı

Prf. Dr. OSMAN ALTUĞ İLE SÖYLEŞİ (1)

Prf. Dr. OSMAN ALTUĞ İLE SÖYLEŞİ (1)

 

Değerli okurlarım; belki biraz uzun olacak ama, Prf.Dr. Osman Altuğ hocamın buna değer olduğunu düşünüyor ve kendisi ile yapılan bir sohbeti sizlerle birkaç bölümde paylaşmak istiyorum.

Osman Altuğ ile söyleşi:

Sayın Altuğ, sizin dilinizden kendinizi bize tanıtır mısınız?

Bana hayatımın en zor sorusunu sordunuz. Ben daha beni bilemedim. İnsanoğlu en fazla ana rahminde rahat eder. Bu sorunuzla beni 1946 yılında doğduğum Yozgat’ın Aşağı Nohutlu mahallesine götürdünüz. İlkokul 4.sınıfa kadar Yozgat’da Sakarya İlkokulunda okudum. Yozgat’ta evimiz hükümet konağının yanındaydı. Rahmetli dedem kurtuluş savaşına katılmış. Ölümle burun buruna gelmiş. Babam evin bir oğlu olduğundan yanından ayırmak istemiyor. Tarla, tahıl, bağ ve bahçe bol. Ancak Babamın sağlık sorunu ve ticaret gayesiyle İstanbul’a taşındık. İlkokulu İstanbul Cankurtaran İlkokulunda, Ortaokulu İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladım. Daha sonra Beyoğlu Ticaret Lisesine kaydoldum. Ticaret Lisesinde hem okudum hem de çalıştım. Fabrikada çalışırken, üretmeyi ve paylaşmayı öğrendim. Okulları hep birincilikle bitirdim.İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdim. İhtisas Muhasebeleri kürsüsünde asistan oldum. 1972 yılında doktor, 1978 yılında doçent oldum. 1988 yılında Marmara Üniversitesi’nde profesör oldum.

ORTA ANADOLU BETONDUR
Yozgat tarihe isyan hareketleriyle geçmiş bir ilimiz. Siz de çıkışlarınızla bu isyancılardan biri misiniz?

Orta Anadolu betondur. Anadolu insanı sabırlıdır. Sabırlı olduğu için yük devamlı buraya biner. Ancak sabrı taştığı anda her tarafı yakar ve yıkar. Büyük isyanlar Yozgat’tan çıkmış. Sizin söylediğiniz manada bir isyancı değilim. Benimkisi başka bir isyan…

Size çağdaş isyancı diyebilir miyiz?

Evet. Öyle diyebiliriz. Aslında ben çaresizlerin çaresi ve isyanıyım. Bütün okulları birincilikle bitirdim. Girdiğim sınavlardan da birincilikle çıktım. Benim hayatımın hiç bir noktasında koltuk değneği yoktur. Kimseden destek almadım. Uzun yıllar lisanslı olarak top koşturdum. Futbolda ki deneyim bana ekip çalışmasını öğretti. Nasıl gol atılacağını öğretti. Kayak yaparım ve yapmayı da severim. Kayak sporu yoluyla da, dağ, taş, dere tepe kimseden yardım almadan gitmeyi öğrendim.

Türkiye’de yapılan işçi ile işveren arasındaki ilk toplu sözleşmede benim imzam var. Ticaret Lisesi’ni yeni bitirmiştim. Ancak diplomamı henüz almamıştım. Fabrikada çalışıyorum. Fabrika müdüründe patronu vekâlet eden belge yokken ben de vardı. Bu bir güven meselesi. Türkiye Tekstil Sendikasına bağlı 175 işçi ile işvereni temsil eden ben İstanbul Ticaret Odası’nda Türkiye’nin ilk toplu sözleşmesine imza attım.

Fabrikada çalışıp üretirken, üniversitede okumayı düşünmüyordum. Üniversitede okumayı aptallık olarak görüyordum. Üretiyor, mal satıyor ve kazanıyordum. Çünkü param vardı, arabam vardı, neden üniversitede okuyacağım diye düşünüyordum. Daha sonra yüksekokul okunması gerektiğine inandım ve İstanbul İktisat Fakültesine birincilikle girdim ve birincilikle mezun oldum.

Mesleki bilgilerinizi nasıl geliştirdiniz?

Benim hayatım danışmanlıkla doludur. Türkiye’de irili ufaklı birçok holdingin kuruluşunda bedeli mukabilinde görev yaptım. Bizim meslekte görerek, yaparak öğrenme esastır. Meslekte yöneticilik yaparken, teorinin pratikte ki yansımasını görerek, yaparak öğrendim. 1980’den sonra danışmanlığını yapmadığım hiç bir hükümet olmadı. Bakanlık ve başbakanlık seviyesinde… Rahmetli Adnan Kahveci’ye de danışmanlık yaptım. Bir sürede Polonya’da danışmanlık yaptım. O günlerde Nokta dergisi benim hakkımda şöyle bir yazı yayınlamıştı: O’nu, Özal 450 kilometreden göremedi. Polonyalılar 4500 kilometreden gördüler. Polonyalılar ‘O’nu 4500 kilometreden alıp götürdüler.”

ÖZAL’IN TEKLİFİNİ GERİ CEVİRDİM

Devam edecek..

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL