Bülent SAYLAM
Yıllar önce bir pazar sabahı müzik öğretmeni olan kardeşimin telefonuyla başladım güne. Kardeşimin müzik öğretmeni olmasını yazmak istemezdim ama konu müzikle ilgili olunca yazma gereği duydum.
Bazılarının böyle takıntıları vardır. Onca yıllık çocuklarına, kardeşlerine çok samimi arkadaşlarına adlarıyla seslenmezler de “avukat hanım, mühendis bey” falan filan gibi sıfatlarla seslenirler, cümle içinde kullanırlar. Bilirsiniz işte bu tip ve hayatları bunlar üzerine kurulu olan çok insan var. Ben o insanlardan değilim.
Amma uzadı bu etiketi açıklama olayı neyse 20 Mayıs 2007 yani müzik öğretmeni olan kardeşimin beni aradığı tarih, pazar günü çıkan Sabah gazetesi kültür sanat ekinde bir yazı okumuş. Yazının başlığı “Robert Plant ile 10 dakika”. (Ve Keşan’da müzik, sanat ve spor konusunda o zamanlar çok samimi olduğum Hakan ağabeyime de bahsettim bu yazıdan hatta kendisi Antalya’daki konserine de gitmişti.) Başlıktan anlaşılacağı üzere adamın zamanı yok, röportajı bile anca bu kadar verebilmiş. Hiç tanımasanız bile bu adama mühim biri dersiniz.
Evet, gayet mühim birisi kendileri, o kadar ki; biraz istatistikî bilgi verdiğimizde mühim birisi olduğu somut olarak kafamıza yerleşecektir diye düşünüyorum. Led Zeppelin grubunda iken bugüne kadar 111 milyonu Amerika’da dünya genelinde ise 300 milyonun üzerinde albüm satışına ulaşmış Amerika’da Beatles’tan sonra 2. sırada.
Bunun rakamsal olarak değeri nedir diye kabataslak bir hesabını yaparsak 300 milyon çarpı 20 TL dersek (20 TL değildir ama biz alınabilir değer olarak verelim) 6 milyar TL yapar. Yani 170 tane pazaryeri projesi demektir. Ya varıp da bu adam buraya para verecek diye bu örneği vermedim, ben bir müzik adamının elde ettiği mali gücü güncel bir veri olan pazaryeri projesi ile karşılaştırarak kafamızın bir yerinde bulunsun diye örnekledim.
Bu örneği bir de şu nedenle verdim bu Robert Plant buraya gelebilirdi yanında bir sürü yayın organıyla beraber, bir düşünsenize Yeni Mescit’e klarnetler, davullar, darbukalar, cümbüşler, kemanlar ve gitarlar. Otururdu meydandaki kahvelerden birisine bir demli çay içerdi ve dünya izlerdi
. Eee izleyecek de nolcak bir şey olmayacak canım bu adamın hiç fanları yok ya zamanında Pakistan’da bulundukları dönemde olduğu gibi fanları Pakistan’a gitmedikleri gibi Keşan’a da gelmezlerdi. Yüzlerce dünya vatandaşı sırf bu romanları merak ettikleri için gelmezlerdi eminim.
Robert Plant belki de burada bir beste de yapmazdı bir de klip de çekmezdi. Gelseydi belki ama gelmediği için nerden çekecek tabii ki.
Biz hala Erikli’ye Turizm Lisesi’nin ne kadar dâhiyane bir fikir olduğunu tartışa duralım ah be sevgili Başkanım keşke demeseydiniz “ne iş yapar bu adam” diye ah be o kadar hayalimiz gitti vallah.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)